Tarla faresi ile ev faresi arkadaş olmuşlar. Bir gün tarla faresi ev faresini yemeğe çağırmış. Ev faresi gelmiş, ama bakmış ki sofrada biraz otla biraz buğdaydan başka bir yiyecek yok, yüzünü buruşturmuş.
Tarla faresine dönerek "Arkadaşım, bu senin yaşamana yaşamak denmez. Buna yoksulluk denir. Bense, bolluk içinde yaşıyorum. Sen de benimle gel. Bizim evdekileri paylaşıp ikimiz de gül gibi geçiniriz." demiş.
Hemen kalkıp yola koyulmuşlar. Ev faresi arkadaşına buğday çıkarmış, incir, peynir, bal, yemiş çıkarmış. Tarla faresi ömründe hiç bu kadar yiyeceği bir arada görmemiş. �Ben ne ettim de bugüne kadar tarlalarda kaldım?" diyerek dövünmüş. Tam yemeğe oturacakları sırada bir adam gelmiş, kapıyı çalmış. İki fare gürültüden korkup her biri bir deliğe girmiş.
İncirden tadacaklarmış; bu sefer de başka biri odadan bir şey almaya gelmiş. Yine bir deliğe kaçmışlar. Bunun üzerine tarla faresi karnının açlığını unutmuş. Arkadaşına dönerek "Arkadaşım, demiş, sen bolluk içinde yiyip içiyorsun, ama türlü tehlikeler ve korkular geçiriyorsun. Ben gidip buğdayla arpamı yiyeyim. Az da olsa, gönül rahatlığı ile yerim" demiş.
Böylece tarla faresi tarlasına dönmüş. Bir daha da halinden hiç şikayet etmemiş.