(Mesnevî'den)
Bir fare bir devenin yularını eline almış; kibirle �Durma, yürü bakalım" demiş.
Uysal deve yürümeye başlamış. Fare de kendini pehlivan sanmış.
Deve farenin düşüncesini anlamış ve içinden "Sabret, şimdi ne olduğunu görürsün " demiş.
Birlikte yürümüşler. Gide gide ancak bir filin geçebileceği büyük bir nehre gelmişler. Fare orada durakalmış.
Deve "Ey şamatacı arkadaşım! Niye durdun? Neden şaşırdın? Hadi nehirde yürü bakalım. Sen benim kılavuzumsun. Hadi hızlı yürü " demiş.
Fare "Ya nehrin suyu derinse, batıp boğulmaktan korkarım " diye cevap vermiş.
Deve �Ben suyu bir kontrol edeyim " diyerek hemen suya yürümüş ve ayağını daldırmış. Sonra "Su dize kadar. Niçin böyle şaşırdın? Aklın başından gitti! " diye sormuş.
Fare "Bana ejderha olan sana karınca gibi gelir. İki diz arasındaki fark açıkça belli. Su senin dizine kadarsa, benim başımı yüz arşın geçer " demiş.
O zaman deve "Öyleyse bir daha böyle küstahlık etme. Yoksa çok sıkıntı çekersin. Kendin gibi farelere karşı kibirlen" demiş.
Fare "Çok pişman oldum. Özür dilerim. Sudan geçmek için bana yol gösterir misin ?" deyince deve acıyıp "Haydi hörgücüme sıçra " demiş.
Fare devenin hörgücüne sıçramış ve birlikte nehrin karşı kıyısına geçmişler.